Dinamik Teknoloji ve Statik Hukuk Karşılaşması
Dünya kupası karşılaşmaları sırasında hayatımızda önemli rol oynayan teknolojiler ile hukuk
düzenlemelerin karşılaşmalarına değinmekte fayda görmekteyiz. Hızlı dijital çağda teknoloji
yaygınlaştıkça ve günlük hayatın içine girdikçe, hukuki konularda düzenleme ihtiyacı
doğmakta ancak hukuki düzenlemeler, teknolojinin değişim hızına ayak uyduramamaktadır.
Hukuk kuralları, toplumda yaşanan sorunlar ve düzenleme ihtiyacı ortaya çıktıktan sonra
kanun koyuncular tarafından yapılan düzenlemelerdir. Bu yönü ile hukuk statik; teknoloji ise
dinamiktir.

Hızlı teknoloji gelişimiyle ortaya çıkan ‘’kanun boşluğu’’

Bu durum, yeni teknolojilerin uygulanmasında kanun boşlukları olmasına neden olmaktadır.
Medeni Kanunun 1. Maddesi hükmü uyarınca, Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün
konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna
göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacaksa ona göre karar verir.
Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.
Bu durumda mevzuatta düzenleme olmayan alanlarda, hakim kendisi kanun koyucu olsaydı
nasıl bir düzenleme yapacak olursa bu şekilde düzenlemeyi yapar ve ilk önüne gelen olayda
bunu uygular. Bu nedenle yeni teknolojilerle ilgili konularda belirsizlik olmaktadır. Ayrıca,
devlet kurumları tarafından yapılan yorumlar da kurumları ve teknolojileri enregre edenleri
yakından ilgilendirdiği halde, belirsizliği artırmaktadır. Bu durum kurumlarına teknolojileri
getiren, uygulayan kuruluşları olumsuz etkilemektedir.

Uygulamadan bir örnek vermek gerekirse, Bulut sistemleri yeni bir teknolojidir. Ancak
mevzuatta kişisel verilerin korunması hakkında genel bir düzenleme olmadığı için, Bulut
teknolojilerini yürüten firmaların niteliğine göre tabi olunacak hukuki düzenlemeler farklılık
göstermektedir. Örneğin, Bulut teknolojisini bir internet servis sağlayıcısı getiriyor ise,
Telekomünikasyon sektöründe kişisel verilerin korunması ile ilgili yönetmelik hükümlerine
tabi olunacaktır. Oysaki bulut teknolojisi bir internet sitesi aracılığı ile getiriliyor ise bu
durumda, sadece, Ceza kanununda yer alan kişisel verilerin korunması hakkındaki
düzenlemeler yürürlükte olacaktır. Bu durumda verilen hizmet aynı hizmet olmakla birlikte
ve kişilerin korunması gereken hukuki menfaatleri aynı olmasına rağmen, hizmet sunan
kurumların tabi olduğu düzenlemeler farklı olabilmektedir.

Bazen de mevzuat ile yapılan iş örtüşmemektedir. Örneğin telefonla çağrı merkezi üzerinden
satış yapan bir şirketin mesafeli sözleşmeler hakkındaki yönetmelik kapsamında, tüketiciden
elektronik ortamda veya yazılı ortamda onay alması aranmaktadır. Uygulamada, bu
durumların hiç biri mümkün değildir veya çoğu zaman masrafını karşılamamaktadır. Bu
konuda kanunda bir istisna yapılmalıdır. Ancak bu yapılmamakta ve şirketler kanunu ihlal

eden durumda bırakılmaktadır. Bu tür uygulamalar da teknoloji getiren kullanan ve
uygulayan firmaları olumsuz etkilemektedir.
Bulut teknolojilerini yürüten firmaların niteliğine göre tabi olunacak hukuki düzenlemeler
farklılık göstermektedir. Verilen hizmet aynı hizmet olmamakla birlikte kişilerin korunması
gereken hukuki menfaatleri aynı olmasına rağmen, hizmet sunan kurumların tabi olduğu
düzenlemeler farklı olabilmektedir.

Sonuç;
Söz konusu teknolojilerin ve Türkiye’den önce yürürlüğe koyan ülke uygulamalarının
yakından takip edilmesi önemlidir. Bu tür hukuki düzenlemeler konusunda kanun koyucunun
aktif rol alması ve mevzuatın hem taraf menfaatlerini koruyacak, hem de teknolojiyi
getirenlere teşvik edici şekilde düzenlemesi sağlanırsa, belirsizlikler daha hızlı giderilecek ve
teknoloji odaklı büyüme sağlanabilecektir.